16 Kasım 2007 Cuma

Canlıların Ortak Özellikleri (Virüsler Hariç)

1.Tüm canlılar başta nükleik asitler (DNA,RNA)olmak üzere karbonhidrat,yağ,protein ve su moleküllerinden meydana gelir.
2.Tüm canlılar hücrelerden oluşmuştur.
3.Organizasyon:Hücreler dokuları,dokular,organları ve organlarda sistemleri oluşturur.
4.Enerji üretimi (Solunum).
5.Beslenme:Canlılar hayatsal faaliyetlerinin devamı için enerjiye ihtiyaç duyarlar.Bu enerjiyi de besinlerden sağlarlar.
6.Metabolizma:Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için hücrelerinde gerçekleşen tüm biyokimyasal reaksiyonlara(organik madde sentezi,büyük moleküllerin parçalanması,zararlı maddelerin atılması) metabolizma denir.
Metabolizma anabolizma(yapım),katabolizma(yıkım) olmak üzere ikiye ayrılır.
7.Büyüme:Canlılarda metabolik faaliyetler sonucu oluşan hacimsel artışa büyüme denir.
Anabolizma > Katabolizma ise canlı büyür.
Anabolizma = Katabolizma ise canlı olgunluk evresinde
Anabolizma < Katabolizma ise canlı yaşlanır, ölür.
8.Üreme:Eşeysiz ve eşeyli olmak üzere iki çeşittir.
Eşeysiz üremede ana canlı ile aynı kalıtsal özellikler oluşur.
Eşeyli üremede ise farklı özellikte bireyler oluşur.Çeşitlilik artar.
9.İrkilme ve Hareket: Canlılar iç ve dış çevrelerinden gelen uyarılardan etkilenerek tepki gösterirler.
Pasif Hareket:Yön değiştirme şeklindedir.Bitkilerde gözlenir.
Aktif Hareket:Yer değiştirme şeklindedir.Hayvanlarda gözlenir.
10.Adaptasyon:Canlıların çevre ile sağladığı uyumdur.Bu uyumu sağlamak için meydana gelen değişiklikler kalıtsaldır.
11.Homeostasi:Çevre şartlarının değişken olmasına rağmen iç dengenin sürekli sabit tutulması olayıdır.Örneğin kandaki Oksijen ve Karbondioksit solunum sistemi ile dengede tutulur.
12.Mutasyon:DNA da meydana gelen değişiklikler mutasyondur.Her canlıda DNA yönetici molekül bulunduğundan mutasyon tüm canlılar için ortaktır.

Bakterileri Görmek İstermisiniz.


-Bakteriler ışık mikroskobuyla görülebilecek kadar küçük canlılardır.
-Monera alemi canlılarındandır.Prokaryot hücre yapısına sahiptirler.
-Hücre zarı üzerinde hücre duvarı bulunur.Bazı bakterilerde hücre duvarına ek olarak polisakkaritlerden oluşmuş koruyucu kapsül bulunur.Kapsül yüzeye tutunmayı kolaylaştırır.
-Bakteri Dna'sında protein kılıf yoktur.Dna halkasal yapıdadır.Bunun dışında sitoplazmada plazmid denilen Dna'dan küçük yapılar vardır.
-Bazı bakterilerde bulunan kamçılar suda aktif hareket sağlar.Genellikle çubuk ve spiral şeklindeki bakteriler aktif hareket ederler.Yuvarlak bakteriler genellikle pasif hareket ederler.
-Uygun olmayan koşullarda bakterilerde ısıya kuraklığa dayanıklı endospor oluşur. Endosporlar üremede görevli değildirler.Endospor haline gelirken bakteri su kaybeder,büzülür.Metabolizması minimuma iner.Sonra etrafını kalın bir çeper tabakası sarmasıyla endospor oluşur.Şartlar uygun olduğunda bakteri tekrar eski haline gelir.

Mantarlar (Fungiler) Alemi

Mantarlar genellikle karada ve tatlı sularda yaşarlar.
Şapkalı mantarların büyük bir kısmı yenilebilirdir ancak çok zehirli türleride vardır.
Kamçı veya sil bulundurmazlar.
Hücre duvarı kitinden yapılmıştır.
Mantarların parazit ve saprofit türleri vardır.
Mantarlar hif denilen ince uzun ipliklerden oluşan yapısal bir özellik gösterir.Hifler renksizdir.
Hifler yan yana gelerek miselleri oluşturur.
Bazı mantarlar mavi-yeşil alglerle birleşerek liken birliğini oluştururlar.
Mantarların hepsi heterotroftur.
Mantarlar eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalırlar. Her iki durumda da spor oluşturular. Eşeyli üremeleri iki haploid hücrenin birleşmesini içerir. Toprağa dökülen sporlar rüzgarla ya da böceklerle çevreye dağılır ve toprakta yıllarca yaşayabilir. Mantarlar nemli ortamlarda gelişirler, bu nedenle yağmurlardan sonra topraktaki sporlar çimlenerek mantarları oluştururlar. Tek hücreli mantarlar ise tomurcuklanarak çoğalabilirler.
Sporlarla ürerler.
Mantarlarda rizoit denen köksü yapılar bulunur.Bazı mantarlarda ise historium denen emeçler geliştirilmiştir.


Mantar çeşitleri:
-Küf mantarları
-Maya mantarları
-Şapkalı mantarlar
-Pas mantarları

Biyolojik Ayıraçlar

Ayıraçlar ÖSS-OKS biyoloji sorularında zaman zaman küçük bir bilgi olarak karşımıza çıkabiliyor.
1. Fenol Kırmızısı asitlerle sarı,bazlarla pembe renk verir.
Örn:Soda,CO2'li su,yağasitleri,aminoasitler asidik özellikte olduklarından fenol kırmızısı ile sarı renk oluşturur.
Onikiparmak özütü bazik özellikte olduğundan fenol kırmızısı ile pembe renk oluşturur.
2. Fehling (Benedic):Glikozun ayıracıdır.Glikozlu ortamda tuğla kırmızısı renk verir.
3. Biüret:Proteinin ayıracıdır.Mor renk verir.
4. Nitrikasit:Proteinin ayıracıdır.Sarı renk verir.
5. İyot (Lügol):Nişastanın ayıracıdır.Mor renk verir.
6. Sudan III boyası:Yağın ayıracıdır.Pembe renk verir.(Yağ çözücüler benzen, benzin, tiner, aseton, eter, alkol)
Ayrıca kağıtta saydam bir leke oluşturduğu için kağıtta yağın ayıracıdır.
7. Kireç suyu: Asitlerle tepkime vermez.Herhangi bir değişiklik olmaz.

Kireç suyu CO2'li su(soda) ile tepkimeye girer. Bulanarak beyaz çökelek oluşturur.
Ca(OH)2 + CO2 --->CaCO3 +H2O
8. CO2:Kireç suyu CO2 ile tepkimeye girer ve bulanır.Bu nedenle kireç suyu da karbondioksitin ayıracıdır.
Solunum sonucu karbondioksit veririz.Eğer kireç suyuna üflersek bulanır.

9. Ba(OH)2,KOH: Bu bileşikler ortamdaki CO2'yi tutarlar.
10. Turnusol kağıdı:Asitlerle kırmızı,bazlarla mavi renk oluşturur.
11. Kongo kırmızısı:Asitlerle mavi, bazlarla kırmızı renk oluşturur.
12.Oksijen:Yakıcı bir gaz olduğu için kor halindeki kibritin parçalanmasını sağlar.

Solunum Sistemi

Kalbin Yapısı

Sigaranın Zararları Saymakla Biter mi?

Mekanik Tuzaklar

GENLİSİA






Genlisianın tuzağı, hayvan bağırsağına benzer. Toprak altında dallanmış olan yaprakları, içi boş borular şeklindedir. Topraktan çekilen su bu borularda ilerler.
Boruların uçlarındaki yarıklarda, bitkinin içine doğru yönelmiş
bir akıntı vardır. Bu akıntı, bitkinin içinde su pompalayan tüycüklerden
kaynaklanır.
Su içindeki böcekler ve diğer organizmalar, akıntı nedeniyle
boruların uçlarındaki yarıklardan içeri doğru sürüklenir. Bu sürüklenme boyunca geçtikleri her yer uçları aşağıya bakan kalın ve sert tüylerle kaplıdır.

Tüycükler de birer sübap gibi iş görerek, böceği bitkinin içine
doğru iten ikinci bir etki meydana getirirler. Kurban içerilere doğru
ilerledikçe bir dizi öldürücü sindirim beziyle karşı karşıya gelir. Sonunda da
Genlisianın besini olmaktan kurtulamaz.


TORBA OTUNUN DOKUNMATİK TUZAĞI

Bilim dünyasında 'Utricularia' adıyla bilinen torbaotu bir su bitkisidir.

Torbaotunun kese biçimindeki kapanlarınında üç tip salgı bezi bulunur: Bunlardan ilki olan küresel salgı bezleri, kapanın dış yüzünde yer alır.

Diğer iki tip salgı bezi, yani "dört kollu salgı bezleri" ve "iki kollu salgıbezleri" ise kapanın iç yüzünde yer alır. Bu farklı salgı bezleri, çok ilginç bir tuzağı aşamalı olarak çalıştırır.

Öncelikle iç yüzeydeki salgı bezleri devreye girer. Bu bezlerin üzerindeki tüyler, suyu torbaotunun dışına doğru pompalar. Böylelikle torbaotunun içinde, önemli bir boşluk meydana gelir.

Bu boşluğun ağzında ise, deniz suyunun tekrar içeri girmesini engelleyen bir kapan vardır. Bu kapanın üzerinde bulunan tüyler ise, dokunmaya karşı oldukça duyarlıdır.

Sudaki bir böcek veya organizma bu tüylere değecek olursa, kapan hızla açılır. Doğal olarak da içi boş olan torbaotuna doğru ani bir su akımı oluşur.

Bu akıntıya kapılan kurban daha ne olduğunu anlamadan kapan kapanır. Saniyenin binde biri kadar kısa süren bu olaydan hemen sonra da, salgı bezleri içeride hapsolan avı sindirmek üzere salgı üretmeye başlar.




Torba otunun kesiti ve kapanın işleyişi:

1- Av kapanın tetik tüylerine dokunuyor, 2- Kapan anında açılıp hayvan
içeri çekiliyor 3- Kapı kurbanın üzerine kapanıyor.
kaynak:popüler bilgi

Bal Arılarında Savunma Stratejileri

Japonya'daki eşek arıları, Avrupa'dan getirilen bal arıları için tam bir düşmandır. Yağma için bir kovana saldıran 30 eşek arısı, üç saat içinde tam 30.000 bal arısını öldürebilir. Ancak buna karşılık yerli bal arıları mükemmel bir savunma mekanizmasına sahip olarak yaratılmıştır.

Bir eşek arısı, yeni bir arı kolonisi keşfettiğinde, bunu diğer hemcinslerine duyurmak için özel bir koku salgılar. Kokuyu bal arıları da algıladığından, kovanı savunmak üzere hemen girişe toplanmaya başlarlar. Bir eşek arısı yaklaştığında, 500 kadar bal arısı havalanıp hemen eşek arısının etrafını sarar. Bedenlerini hızla titreştirmeye başlarlar ve bu, arıların vücut ısılarının artmasına neden olur. Bu esnada eşek arısı adeta bir fırında pişiriliyormuşçasına ısınır ve sonunda ölür. Bu türden bir saldırının ısıya duyarlı filmle çekilmiş fotoğrafında, görünen beyaz bölgelerdeki sıcaklık 50 oC'ye kadar çıkmaktadır. Bal arılarının dayanabildiği bu sıcaklık, eşek arıları için ölüm demektir.


Bal arılarının savunma silahı iğneleridir. Ama bunun yetersiz kaldığı zamanlarda vücut ısıların kullanarak düşmanlarını öldürürler. Kovana saldıran bir eşek arısının etrafına toplanan arılar, onu yaydıkları ısı ile kavurarak öldürürler. Isıya duyarlı kameralarla çekilen yandaki fotoğraftaki kırmızı bölgeler, ısının 50 derecenin üzerine çıktığı yerleri göstermektedir.

kaynak:popüler bilgi

Mikroorganizmalar

28 Mayıs 2007 Pazartesi

Vitaminler

Vitaminler sağlığımız için gerekli olan elzem organik öğelerdir. Vitamin latin kökenli kelimedir, 'vita' (yaşam) ve 'amin' (azot içerikli bileşim) anlamına gelmektedir. İnsan vücudunda üretilmedikleri için besinlerle alınmak zorundadırlar.
Sağlıklı bir yaşam için bedenimizin 13 vitamin türüne ihtiyacı vardır. Sahip oldukları etki mekanizmalarına göre her vitaminin günde alınması gereken dozu farklıdır.Yetişkin bir insanın günlük doz ihtiyacı tüm vitaminler için ortalama olarak 10 mg kadardır. Yalnızca C vitamini aşağı yukarı 70 mg olarak alınmalıdır. Sigara içen kişilerde C vitamini ihtiyacı 100 mg kadardır.
Vitaminler yağda eriyen ve suda eriyen olmak üzere 2 ana gruba ayrılır: A, D, E ve K vitamininden oluşan yağda eriyen vitaminler sentezleri için kolesterol gerektiren , yağ dokusunda depolanabilen ve ihtiyaç anında salınabilen vitaminlerdir. B vitamin kompleksleri ailesinden ve C vitamininden oluşan suda eriyen vitaminler ise vücutta depolanamazlar ve her gün belirli miktarlarda dışarıdan alınmaları gerekmektedir.


Vitamin A: Yağda eriyen vitaminlerdendir. A vitaminin yapıtaşı beta karotendir ve kanser, damar, sertliği ve katarakt gibi hastalıkları önlediği yolunda önemli bulgular elde edilmiştir. Beta Karoten ve diğer karotenoidler yeşil yapraklı ve sarı sebzelerde ve tahıllarda bulunur. Sağlıklı deri ve saçlar, diş ve kemik gelişimi, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi gibi fonksiyonları var. Balıkyağında, karaciğerde, tereyağı ve kremada, peynirde, yumurta sarısında A vitamini bulunur. Retinol Equivalant ile ölçülür. A vitamini gereksinimi kadınlarda 4000, erkeklerde ise 5000 ünitedir. Aşırı miktarda alındığında bulantı, kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, görme bozukluğu ve eklem ağrılarına, hamilelik sırasında ise bebekte sakatlıklara yol açabilmekte. Eksik miktarda alındığında diş, dişeti ve kemiklerde deformeler, bağışıklık sisteminin zayıflaması, göz kuruluğu, gece körlüğü, yorgunluk gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.

Vitamin D: Yağda eriyen vitaminlerdendir. Daha çok iki şekilde bulunur. D2 vitamini ışınlanmış mayalarda ve D3 vitamini ise insan derisinde güneş ışığı ile temas sonucu ortaya çıkar ve çok balık yağında ve yumurta sarısında gibi besin kaynaklarıyla alınmakta. D vitamini eksikliği raşitizm hastalığına, kronik kalp yetmezliğine, osteomalazi hastalığına neden olduğu bilinmektedir. Bedenimiz, ihtiyacı olan D vitamininin % 77-90'ını güneş ışığıyla diğer kısmını da besinlerle alır.Ancak uzmanlar D vitamini için güneşe alternatif olabilecek bazı önerilerde bulunuyorlar:1. Günde 400 ünite D vitamini içeren multivitamin alın.2. D vitamini içeren süt, ekmek, somon balığı gibi besinleri bolca tüketin.3. Haftada 3 defa 5-10 dakika güneşten koruyucu bir ürün kullanmadan yüzünüzü ve kollarınızı güneşlendirin. Aşırı dozda alınan D vitamini mide bulantısı ve kusma, düzensiz kalp atışı, iştah kaybı, böbrek hasarları gibi ters etkilere yol açmakta.

Vitamin E: Yağda eriyen vitaminlerdendir. Bitkisel yağlar ve buğday tanesi en iyi kaynağıdır. E vitamininin diğer ilaçlarla birlikte kullanıldığında parkinson hastalığında olumlu etkiler gösterdiği, kalp krizlerinde hasarların azaltılmasında yararlı olduğu ve yaşlılarda bağışıklığı arttırdığı bilinmektedir. Günlük Vitamin E ihtiyacı kadınlarda 12, erkeklerde ise 15 mg olarak tespit edilmiştir. Eksik vitamin alımlarında kalp hastalıkları ve kanser riski artmakta, konsantrasyon bozukluğu, düşük tiroit hormonu seviyesi, sinir bozukluğu, uyuşukluk, anemi, bağışıklık sisteminde zayıflama gibi rahatsızlıklar görülmektedir.

Vitamin K: Yağda eriyen vitaminlerdendir. Lahana, karnabahar, ıspanak ve diğer yeşil sebzelerde, soya fasulyesi ve tahıllarda bulunur. K vitamini ihtiyacı daha çok antibiyotik tedavisi sırasında bağırsak bakterilerinin üretimi engellendiğinde ortaya çıkmakta.

Vitamin B1: B1 vitamini de suda eriyen vitaminler sınıfındandır. Merkezi sinir sistemi sağlığını korumakta önemli bir rol oynar. B1 vitamini gereksinimi yaş, metabolizma durumu, bağırsak florasındaki bakteri üretimi, besinlerde vitamini indirgeyen enzimlerin varlığına göre değişmekte. B1 vitamini açısından zengin besinler, kuru fasulye, yumurta, bira mayası, bütün hububatlar, kahverengi pirinç ve deniz ürünleridir. B1 vitamininin uzun süre eksikliği kaslarının zayıflamasına ve körelmesine sebep veren beriberi hastalığına yol açmaktadır.

Vitamin B2: B2 vitamini badem, bira mayası, peynir, tavuk, buğday, böbrek gibi besinlerde bulunmakta. B2 vitamini, besinleri enerjiye dönüştürdüğü gibi alyuvarların oluşmasını da sağlamakta. Ayrıca derinin ve gözlerin sağlığını da korur. Enfeksiyon, alkolizm, yanık, mide ve karaciğer hastalıkları tedavisine yardımcı olur. Eksik alındığında ciltte kaşıntı, öğrenme güçlüğü, uykusuzluk, dil ve dudaklarda iltihaplanmalar. Işığa duyarlı gözler, gözlerde yanma ve kaşıntı gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.

Vitamin B3: Sığır eti, brokoli, karnabahar, havuç, peynir, mısır unu, yumurta,balık, süt, patates, domates gibi besinlerde bulunur. B3 vitamini kan dolaşımını düzenler, sağlıklı bir deri sağlar, zihinsel hastalıkları tedavi eder. Eksikliğinde pollegra hastalığı oluşur. Aşırı doz alımı ciltte kızarmalara, yanmalara, kusma ve kaşıntıya neden olur.

Vitamin B5: Dana eti, karaciğer, balık, tavuk, yumurta, peynir, fasulye, tüm tahıllar, hububatlar, karnabahar, bezelye, avokado, patates, mısır, kuru yemişler gibi gıdalarda bulunur. Yiyecekleri enerjiye dönüştürür, büyüme ve gelişmeyi sağlar, böbrek üstü bezinin fonksiyonunu destekler ve mide ülseri, alkolizm gibi hastalıların tedavisinde kullanılır. Yüksek doz alımlarında su kaybı ve ishale yol açar.

Vitamin B6: B6 vitamini ihtiyacı, tavuk, balık, ıspanak, patates, muz, kepekli ekmek ve kuruyemiş gibi besinlerle karşılanabilmektedir. Bağışıklık sistemini güçlendirir, kolesterol birikimine engel olarak kalbi korur, böbrek taşı oluşumunu engeller. Önerilen günlük doz 2 mg dır. Yüksek dozda alınması yaşlılarda bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi bazı sinir sorunlarını da iyileştirse de 6 ay süreyle günde 100 mg'dan fazlası sinirleri tahrip edebilir.

Vitamin B12: Hayvansal gıdalarda bulunur. Vejetaryenlerin mutlaka başka kaynaklardan B12 vitamini almaları gerekir. Sinir hücrelerinin büyümesi ve tüm hücrelerin tamirinde önemli rol oynar. Eksik vitamin alımı uyuşukluk, unutkanlık, yorgunluk, sinir bozukluklarına neden olabilir.

Vitamin C: Domates, taze biber ve portakal, limon gibi tüm yeşil sebze ve meyveler C vitamini deposudur. C vitamini eksikliği cilt ve kaslarda kanama, dişeti iltihabı ve kasların zayıflamasına yol açan iskorbüt hastalığını doğurabildiği gibi ilkbahar yorgunluğu ve bağışıklık hastalıklarını da yol açabiliyor. Bebekler için önerilen günlük C vitamin dozu 30 mg dır. Yetişkinlere 70 mg olarak önerilen günlük doz ihtiyacı hamilelik, stres ve ateşli hastalık durumlarında yükselmektedir. Sigara içen kişilerde C vitamini ihtiyacı 100 mg kadardır.
kaynak:güzellik ve bakım .blogcu

Paramesyum Görüntüleri



Silli bir organizma olan paramesyumun (terliksi hayvan) mikroskoptaki görüntüsü.

Tek hücrelidirler.Ökaryottur.Protista aleminde yer almaktadır.Hareket organları sil olduğu için silliler grubuna girerler.Tatlı ve tuzlu suda yaşayan türleri vardır.Hücre zarlarının dışında Pelikula adı verilen koruyucu bir tabaka taşırlar.İki çekirdeklidir.Çekirdeklerden büyük olan hücrenin hayatsal faaliyetlerini kontrol ederken,küçük olan bölünmeyi kontrol eder.Hücre zarının içe doğru yapmış olduğu bir çöküntüyle ağız boşluğu taşırlar.Hepsi heterotroftur. Genellikle besini fagositoz , pinositoz yoluyla alırlar.Kontraktil koful taşırlar.Paramesyumda oksijenin alımı difüzyonla,suyun girişi osmozla gerçekleşirken.İçerideki suyun dışarı atılımı aktif taşıma ile gerçekleşir.Su ile boşaltım artığı olan amonyakta dışarı atıldığı için kontraktil koful homeostasi organel olarak kullanılır.Paramesyum da ökaryot hücrelerde bulunan bütün organeller bulunmaktadır.

Volvoks Kolonilerinin Dansı

Canlıların Sınıflandırılması-Mini Test


Get Your Own Quiz!, More Quizzes

17 Mayıs 2007 Perşembe

Deneyin Adı: Yapraktan klorofil ve karotenoid ayrıştırılması
Süre: Bir ders saati
Malzemeler:
  • Yeşil yapraklar
  • Alkol
  • Havan
  • Filtre kağıdı
  • Cam tüp
  • Benzol

Düzenek:

Yeşil yapraklar havan içinde alkolle iyice ezilir.Bir miktar daha alkol ilave edilerek ezik yaprak karışımı filtre kağıdından süzülür.Elde edilen yeşil renkli süzüntüden bir mikta alınır ve tüp içerisine konur.Üzerine benzol ilave edilerek çalkalanır.Son olarak tüpe biraz su ilave edilir.

Uygulama:

Su ilavesiyle ağırlaşan alkol ve dolayısıyla alkolle beraber eriyen karotenoidler dibe çöker.Benzolde eriyen klorofil-a ve klorofil-b üstte kalır.Başlangıçta süzülerek elde edilen ham klorofil kuvvetli ışığa tutulursa yeşil renkli sıvının kırmızı görüldüğü fark edilir.

Sonuç:

Benzolde eriyen klorofil-a ve klorofil-b ile alkol ve su karışımında bulunan karotenoidler pigment olarak bilinirler.Bunlar fotosentez için gerekli olan ışığı absorbe ederler.Ham klorofil süzüntüsünün kuvvetli ışıkta kırmızı renge dönüştüğü görülür.Nedeni klorofilin flourans özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Deneyin Adı:Stomaların gaz alışverişindeki rolünün belirlenmesi
Süre:1 ders saati
Malzemeler:
  • 50 cm uzunlukta şeffaf plastik
  • 10mm çaplı hortum
  • 1 adet delikli tıpa
  • 15cm uzunlukta ve 15mm çaplı cam veya şeffaf plastikboru (veya tıpası çıkarılmış şırınga)
  • Stand ve tutma kolu
  • Geniş yüzeyli ve uzun saplı bir adet yaprak
  • Cam macunu musluk suyu

Düzenek:

15cm uzunlukta ve 15mm çaplı camın bir ucuna delikli tıpa takılır.Yaprak sapı tıpa deliğinden cam boruya doğru sokulur ve sapın ucundaki boşluk cam macunu ile doldurulur.Cam boru standın tutma koluna,yaprak altta kalacak şekilde tutturulur.Cam borunun içi 3/4 oranında musluk suyu ile doldurulur.Şeffaf plastik boru,cam borunun serbest ucuna geçirilir ve hava almayacak şekilde yerleştirilir.

Uygulama:

Şeffaf plastik borunun serbest ucundan yavaşça hava çekilirse cam boru içerinde çok sayıda küçük hava kabarcıkları görülür.Bu hava kabarcıkları yaprak sapından yukarı doğru taşınırlar.

Sonuç:

Ortamdaki hava stomalar aracılığı ile yaprak mezofiline alınır.Hava buradan muhtemelen içleri boş borulardan oluşan ksilem dokusuna geçer.Ksilem dokusu yaprak sapına kadar uzandığından hava buradan cam borudaki su ortamına girer.Bu olay bize stomaların gaz alışverişinde bulunduklarını gösterir.Geniş yüzeyli yaprakta stoma sayısı fazladır.

Deneyin Adı:Fotosentezde CO2'nin kullanıldığının belirlenmesi
Süre:1 ders saati
Malzemeler:
  • Seyyar lamba
  • 2 adet 500cc'lik beher
  • Musluk suyu
  • Sıvı yağ
  • Elodea bitkisi

Düzenek:

Beherlere aynı oranda su konur ve içlerine elodea bitkisi bırakılır.Beherlerden birisinin üzerine sıvıyağ eklenir.Her iki beher kuvvetli ışık veren bir seyyar lambanın önüne bırakılır.

Uygulama:

Bir müddet sonra hangi beherden hava kabarcığı (O2) çıktığı gözlenir.

Sonuç:

Yağ tabakasının nedeni dışarıdan CO2 girişini engellemektir.Üzerini yağ tabakasıyla kapattığımız beherde hava kabarcığı çıkışı olmaz.Nedeni sisteme CO2 girişinin olmamasıdır.Diğer beherde ise sisteme CO2 girişi olduğu için fotosentez gerçekleşir ve beherden hava kabarcığı (O2)çıkar.

Sonuç olarak üstü açık olan beherde bitki CO2 alıp O2 verir ve bu nedenle bitkinin yaprakları arasından hava kabarcıklarının çıktığı gözlemlenir.Üzeri sıvı yağ ile kapatılmış olan beherde ise herhangi bir hava kabarcığı çıkışı gözlenmez.Bunun nedeni bitkinin yaşama ortamı içerisinde CO2'nin bulunmaması ve bunun doğal sonucu olarak fotosentezin gerçekleşmemesi ve O2 çıkışının olmaması gözlemlenir.

Deneyin Adı:Terleme ile Su Kaybının Belirlenmesi
Süre:1 hafta
Malzemeler:
  • Köklü saksı bitkisi
  • Cam şişe
  • Cam macunu
  • Musluk suyu
  • Cam kalemi

Düzenek:

Bitki saksıdan toprağı ile birlikte çıkarılır ve musluk altında kökleri zedelenmeden yıkanır.Cam şişe içerisine su doldurulur ve bitki kökleri su içinde kalacak şekilde şişeye yerleştirilir.Cam şişenin ağzı hava almayacak şekilde cam macunu ile kapatılır.Cam şişe içerisindeki su seviyesi cam kalemi ile işaretlenir.Tarih ve saat yazılır.

Sonuç:

Köklü bitki stomaları aracılığı ile terleme yapar.Terleme sonucu buhar halinde kaybedilen su yerine cam şişeden sıvı halde su alınır.Bu olayın devam etmesi sonucunda cam şişedeki su miktarı terleme hızıyla doğru orantılı olarak aşağıya iner.Bu olay bize stomaların terleme olayında görev aldıklarını gösterir.Su seviyesinde 0,5 cm'lik düşme gözlenir.

Deneyin Adı:Şişme olayının gözlenmesi
Süre:1 ders saati
Malzemeler:
  • Kuruyarak açılmış çam kozalağı
  • Beher
  • Musluk suyu

Yapılışı:

Kuruyarak açılmış çam kozalağı su dolu bir beher içine bırakılır.Bir müddet sonra su alarak şişmeye başlar.Pulların şişme sonucu kapandığı gözlenir.

Sonuç:

Kozalak pullarının dış yüzeyleri iç yüzeylerine göre daha fazla su emer.Bu durum pullarda anizotrop şişmeye neden olur ve pullar kapanır.



Deneyin Adı:Su iletiminde Görevli Organların Belirlenmesi
Süre:3 gün
Malzemeler:
  • Yaprakları eşit büyüklükte aynı türe ait 3 tane dal
  • Deney şişesi
  • Musluk suyu
  • Cam macunu

Düzenek:

Deney şişesinin içerisin emusluk suyu doldurulur.Dallardan birinin kabuğu soyulur.Dallardan birinin öz kısmı çıkarılır.Üçüncüsüne dokunulmaz.Her üç dalda deney şişesinde ki suya daldırılır.Şişenin ağzı cam macunu ile kapatılır.

Uygulama:

Üç gün sonra dallardaki yaprakların pörsüme durumları gözlenir.

Sonuç:

Gövdeye ve yapraklara su iletimi odun borularından yani ksilemden yapılır.Bu nedenle odun borusu alınmış daldaki yapraklar ve gövde de çabuk pörsüme gösterir.Deneyde üç daldan öz kısmı çıkartılmış olanda kuruma olayı daha çabuk gerçekleşmiştir.Bu nedenle gövde kısmında daha fazla buruşmalar gözlemlenmiş ve ayrıca bu yapraklarında çabuk kurumadan diğer daldaki yapraklara göre yeşilliğini muhafaza ettiği görülmüştür.

Farklı Dokulardaki Su Miktarı Tayini

Deneyin Adı:Farklı dokulardaki Su Miktarı Tayini
Süre:2 gün
Malzemeler:
  • Aynı bitkiye ait farklı doku örnekleri
  • Petri kabı
  • Etüv

Deneyin Yapılışı:

Aynı bitkiye ait farklı organ ve dokular ayrı petri kaplarına konur.Bu petri kapları ayrı ayrı tartılıp değerler kaydedildikten sonra 24 saat süre ile etüve konur.(60 derece)

Uygulama:

Bitki organ ve dokularına ait ilk değerler kaydedilir.Etüvde 24 saat kuruduktan sonraki değerlerde kaydedilir.Her organ ve doku için sahip olduğu su oranı şu formülle bulunur.

İçerdiği su yüzdesi: (İlk değer - Son değer)/İlk değer x100

Organ Doku İlk Değer Son Değer İçerdiği Su Yüzdesi

Çiçek 48653 mg 44250 mg 9,04

Yaprak 5152 mg 180 mg 96,5

Gövde 838 mg 59 mg 92,9

Sonuç:

Bitkinin metabolik faaliyetine bağlı olarak her bitkisel doku ve organ farklı miktarlarda su içerir.

Biyoloji Dersi İle İlgili Tavsiyeler

Son altı yılın soruları incelendiğinde, soruların konulara dağılımında;

  • Fotosentez ve solunumdan her yıl en az 1 soru sorulurken, bazı yıllarda soru sayısının 4'e çıktığı,
  • Yaşama birlikleri ve sistematikten her yıl soru sorulduğu,
  • Sistemler ve katılımdan son 5 yıldır 1'er soru, iptal edilen 2 Mayıs 1999 ÖSS’de sistemlerden 5 soru sorulduğu,
  • Yönetici moleküller (nükleik asitler) ve protein sentezi ile hücre yapısı, enzim ve metabolizma olaylarından da sıkça soru sorulduğu gözlenir.
  • Soru dağılımına dikkat edilirse, 44 Fen sorusunun 12'sini oluşturan biyoloji sorularının biyolojinin tüm konularını kapsadığı görülür.
  • Sayısal puanı hedefleyen öğrencilerin doğru çözdükleri her sayısal sorunun puanlarına yapacağı katkı aynıdır.
  • Yeni sınav sistemine göre, Eşit Ağırlıklı öğrencilerin ise doğru çözdükleri her Fen sorusu hedeflerine önemli oranda yaklaşmalarına neden olacaktır.
  • Sayısal soruların sonunda bulunan, 76 soru çözdükten sonra geniş bir müfredattan, dikkat, yorum ve bilgi isteyen biyoloji sorularının çözümünde başarılı olabilmek için temel biyoloji bilgilerinin eksiksiz olması gerekir Bu da ezber yerine, düzenli çalışma ve konuları kavrama ile sağlanır.
  • Bazı deney soruları, deneyi açıklamak için uzun yazılmaktadır. Bu soruların çözümünde; temel bilgilerin yanısıra, sorudaki veriler de kullanılarak rahatlıkla çözülebilir. Sorudaki veriler, mutlaka okunmalıdır.

kaynak: www.dersisteyen.com

Canlıların Temel Bileşenleri

Kimyasal yapılarına göre:
İnorganik Moleküller: Su, Mineraller, Asitler,Bazlar ve Tuzlar
Organik Moleküller:Karbonhidratlar,Yağlar,Proteinler, Vitaminler, Nükleik asitler ve ATP
Görevlerine göre:
Enerji Vericiler:Karbonhidratlar,Yağlar,Proteinler,ATP
Yapıcı Onarıcılar:Proteinler,Yağlar,Karbonhidratlar, Vitaminler,Su ve Mineraller

İNORGANİK MOLEKÜLLER
SU:Su iyi bir çözüdür.Tüm canlı yapıların büyük bir kısmı sudan oluşur.Enzimatik reaksiyonların gerçekleşmesi için gereklidir.
MİNERALLER:
Magnezyum (Mg):Bitkilerde klorofil pigmentinin ve bazı enzimlerin yapısında yer alır.
Demir (Fe):Hemoglobin yapısına katılır. Eksikliğinde anemi görülür.
İyot (I):Tiroit bezinin çalışmasında etkilidir.Eksikliğinde guatr hastalığı oluşur.
Kalsiyum (Ca):Kasların kasılmasında etkilidir.Ayrıca kemik ve dişlerin yapısına katılır.Kanın pıhtılaşmasında görev alır.Eksikliğinde kemik ve diş rahatsızlıkları ortaya çıkar.
Fosfor (P):Kemik dişlerin yapısına katılır.
Sodyum (Na),Potasyum (K):Sinirsel iletimde,hücrede asit ve baz dengesinin sağlanmasında,kas faaliyetlerinde görev alır.

ORGANİK MOLEKÜLLER
En çok enerji veren organik bileşikler sırayla:
Yağlar
Karbonhidratlar
Proteinler
Enerji hammaddesi olarak kullanım sırası:
Karbonhidratlar
Yağlar
Proteinler

KARBONHİDRATLAR
-C,H,O elementlerinden oluşurlar.
-Enerji vericidirler.
-Zar ve çeper yapısına katılırlar.
-Üç grupta incelenirler:Monosakkaritler,Disakkaritler, Polisakkaritler


1.MONOSAKKARİTLER
- Karbonhidratların yapıtaşlarıdır.
- Sindirilemeden kana geçerler.
- Glikozit bağı içermezler.
- 3-7 arasında karbona sahip olabilirler.
3C'lu (triozlar):Gliseraldehit,Pirüvik asit,Gliserik asit
5C'lu (pentozlar):Riboz,Deoksiriboz
6C (heksozlar):Glikoz,Fruktoz,Galaktoz
Glikoz:Kan şekeri olarak bilinir.Beynin yakıtıdır.
Fruktoz:Meyve şekeridir.Enerji verici olarak kullanılır.
Galaktoz:Süt şekeridir.hayvanlarda bulunur.


2-DİSAKKARİTLER:
-İki monosakkaritin birleşmesiyle oluşurlar.
-Monosakkaritler birbirlerine glikozit bağlarıyla bağlanırlar.Bu bağ oluşurken su açığa çıkar.
-Sindirildikten sonra kana geçerler.

Önemli disakkaritler ve formülleri:
Glikoz + Glikoz MALTOZ+H2O
Glikoz+ Galaktoz LAKTOZ+H2O
Glikoz+Fruktoz SAKKAROZ +H2O


Maltoz:Arpa şekeridir.Bitkisel kaynaklıdır.
Laktoz:Süt şekeridir.Hayvansal kaynaklıdır.
Sakkaroz:Pancar şekeridir.(çay şekeri) Bitkiseldir.

3-POLİSAKKARİTLER:
-Çok sayıda monosakkaritin glikozit bağıyla bağlanması sonucu oluşurlar.
-Sindirdikten sonra kana geçerler.

Nişasta:Bitkilerin depo maddesidir.Fotosentez sonucu oluşan fazla glikozlar nişasta şeklinde depo edilir.Suda çözünmez.Ayıracı iyottur,mavi renk oluşturur.

Glikojen:Hayvanların depo maddesidir.Fazla alınan glikozlar karaciğer ve kas dokusunda glikojen şeklinde depo edilir.Suda çözünür.Ayıracı iyottur,kahverengi renk oluşturur.

Selüloz:Bitkilerde hücre çeperinin yapısını olşturur.İnsanlar ve hayvanlar selülozu sindiremezler.Otçul hayvanların bağırsaklarında selüloz sindiren bakteriler bulunur.Ancak bu şekilde selülozu sindirebilirler.Suda çözünmez.İyotla boyanmaz.

Kitin:Eklembacaklıların dış iskeletini oluşturur.
Keratin:Sürüngenlerin derilerinde su kaybını engelleyici olarak,ayrıca boynuz, tırnak gibi yapılarda yer alır.

YAĞLAR (Lipidler)
-C,H,O, elementlerinden oluşurlar.Bazılarında P ve N elementleri bulunur.
-Suda çözünmezler.Alkol,eter,aseton,benzen gibi maddelerde çözünürler.
-Yapıtaşları yağ asitleri ve gliserollerdir.
-Yağ asitleri ve gliserol ester bağları ile bağlanırlar.
-En çok enerji veren bileşiktir.
-Yağlar deri altında depo edilerek ısı yalıyımı sağlar ve çarpmalara karşı iç organları korur.
-Yağların yıkımı sonucunda su açığa çıkar.Çölde yaşayan hayvanlar ise depo ettikleri yağ ile su ihtiyacını karşılar.


Basit yağlar:
-Nötral yağ veya trigliseritte denir.
3Yağasidi + 1Gliserol Yağ +3H2O
-Karbonhidratlara göre daha fazla enerji vericidirler.
-Yıkımları zor olduğu için enerji için önclikli karbonhidratlar kullanılırlar.
-Karbonları arasında tek bağ olan yağlara doymuş yağlar denir.Genelde hayvansal kökenlidirler. -Karbonları arasında çift bağ olan yağlara ise doymamiş yağlar denir.Bitkisel yağlar denir.

Bileşik yağlar:
-Fosfolipidler:Yapılarında nötral yağlardan farklı olarak fosfat ve azot bileşikleri bulunur.Fosfo lipidler hücre zarının yapısına katılırlar.
-Glikolipidler:Glikoz ile bağ yapmiş yağlardır.Hücre zarının yapısında yer alırlar.
-Steroitler:Hormonların ve vitaminlerin yapısına katılırlar.
-Yağ Asitleri:Yağların yapıtaşlarındandı.Genelde bileşikler halinde bulunurlar.

PROTEİNLER
-C,H,O, ve N elementlerinden oluşurlar.Bazı proteinlerde kükürt ve proteinde bulunur.
-Yapıcı onarıcı bileşiklerdendir.
-Enerji verici olarakta kullanılırlar.Ancak metabolik faaliyetlerde önemli görevleri olduğu için gerek duyulmadıkça enerji verici olarak kullanılmaz.
-Yapıtaşları aminoasitlerdir.
- Aminoasitler peptit bağları ile birbirlerine bağlanarak proteinleri oluştururlar.
-Çok sayıda aminoasidin bu şekilde birleşmesiyle polipeptidler oluşur.
-Oluşan her peptid bağında bir molekülde su açığa çıkar.Bu nedenle n sayıda aminoasitten oluşan bir proteinin oluşumunda n-1 sayıda su ve yine n-1 asyıda peptid bağı oluşur.
-İhtiyaç olduğunda DNA şifresiyle ribozomlarda sentezlenirler.
-Aminoasitler 20 çeşittir.Bunlardan 8 tanesi temel aminoasit olarak adlandırılır.İnsanlar ve hayvanlar tarafından üretilirken kalan 12 tanesi bitkilerden karşılanır.
-Tüm canlıların proteinleri birbirinden farklıdır.Akrabalarda ise benzerdir.

Proteinlerin farklı oluş nedenleri:
-Aminoasitlerin sıralanışı
-Aminoasitlerin sayısı
-Aminoasitlerin çeşidi
-Aminoasitlerin tekrarlanma sıklığı
-DNA şifresiyle oluşmaları da proteinleri farklı kılar.Çünkü tüm canlıların DNA'ları farklıdır.

Örneğin G A L A T A S A R A Y kelimesini oluşturan her harf bir aminoasit çeşidini ifade ederse;
Bu proteinde kaç tane aminoasit vardır.? (11)
Bu proteinde kaç çeşit aminoasit vardır? (7)
Proteinin oluşumunda kaç molekül su açığa çıkar? (10)
Bu proteinin yapısında kaç molekül peptid bağı vardır? (10)
Bu proteinde en çok tekrarlanan aminoasit hangisidir? (A)

Aminoasitlerin Yapısı:
H
(Amino grubu)NH2 C COOH (Karboksil grubu)
R(Değişken grup)
Aminoasitlerin yapısında bulunan H,NH2,COOH her aminoasitte aynı iken Rdeğişkeni aminoasitlerin farklı olmasını sağlar.Amino grubu asit ortamda baz gibi,karboksil grubu ise bazik ortamda asit gibi davranır.Bu nedenle aminoasitler amfoter özellik gösterir.Proteinleri yapısal proteinler ve düzenleyici proteinler olmak üzere ikiye ayırırız.

a-Yapısal proteinler hücre zarında ve bazı organellerin yapısında yer alır.
b-Düzenleyici proteinler ise enzim ve hormonların yapısını oluşturur.

Proteinlerin yüksek sıcaklıkta yapıları bozulur.Bu yapı bozukluğuna denatürasyon denir.

ENZİMLER
Tepkimelerin başlaması için gerekli olan aktivasyon enerjisini düşürürler.Tepkimeleri hızlandırırlar.Biyolojik katalizörlerdir.
Örneğin
A + B ----> C + D Bu tepkimenin gerçekleşebilmesi için aktivasyon enerjisine ihtiyaç vardır.



A+B
C+D
Özellikleri:
1.Aktivasyon enerjisini düşürürler.
2.Reaksiyonları hızlandırırlar.
3.Enzimlerin etki ettikleri maddelere substrat denir. Enzimler substrarlarına özgüldür.
4.Enzim subsrat arasında anahtar kilit ilişkisi vardır.
5.Enzimlerin subsratlarına bağlandığı kısma aktif bölge denir.
6.Reaksiyonları başlatmaz,başlamış reaksiyonları hızlandırırlar
7.Tepkimelerden değişmeden çıkarlar.
8.B+M C+D+M burada M enzimdir.Reaksiyona girmiş ve değişmeden çıkmıştır.
9.Enzimler tekrar tekrar kullanılabilirler.
10.Genelde tersinir reaksiyonlarda çalışırlar,yani bir reaksiyonun hem yapımını hem de yıkımını sağlarlar.
11.Her enzimin sentezinden bir gen sorumludur.Enzimler protein yapısına sahip olduklarından DNA şifresine göre üretilirler.(Bir gen bir enzim hipotezi)
12.Enzimlerin en iyi çalışabildiği sıcaklık aralığı 35-37 derecedir.Enzimler protein yapısında olduklarından,proteinler gibi yüksek sıcaklıklarda yapıları bozulur.Bu olaya denatürasyon denir.Düşük sıcaklıklarda ise enzimler aktif değildirler,yapıları bozulmaz.
13.Her enzimin optimum ph değeri diğerlerinden farklı olabilir ancak ph=7 yani nötr ortamlarda genelde iyi çalışırlar.
14.Enzimler %15 su miktarının altında çalışamazlar.
15.Substrat yüzeyleri arttıkça tepkime hızıda artar.
16.Ortamda bulunan substrat ve enzim miktarları beraber arttırılırsa tepkime arttırma oranında hızlanır.
17.Ortamda enzim olmasına rağmen yeterli substrat yoksa tepki yavaşlar.
18.Ortamdaki enzim miktarını sabit tutup substrat miktarını arttırırsak tepkime hızı bir süre sonra sabitlenir.Çünkü enzimler belirli hızlarda çalışırlar.


VİTAMİNLER
1.Düzenleyici olarak görev alan organik moleküllerdir.
2.Enerji vermezler.Eksikliklerinde çeşitli hastalıklar oluşur.
3.Sindirime uğramazlar,çünkü küçük moleküllerdir.
4.Hayvan hücrelerinde sentezlenmezler.Besinlerle alınırlar.
İkiye ayrılırlar:
-Suda eriyen vitaminler
-Yağda eriyen vitaminler
A-Suda Eriyen Vitaminler:B ve C vitaminleridir.
B vitamini:
Vitamin B1,Tiyamin:Eksikliğinde Beriberi hastalığı olşur,zayıflama,iştahsızlık,kramplar ve sinir bozuklukları görülür.Biramayası,kepekli gıdalarda ve tohum embriyolarında bulunur.
Vitamin B2,Riboflavin:Eksikliğinde deri de ağız kenarlarında yarılmalar,gözlerde ışığa karşı duyarlılık görülür.Karaciğer,peynir,yumurta ve buğdaygillerde bulunur.
Vitamin B3,Niyasin:Eksikliğinde ishal,zihin bulanıklığı,depresyon,cilt lezyonları (pellegra)görülür.karnabahar,brokoli,havuç,peynir,yumurta,balık,domates,süt,balıkta bulunur.
Vitamin B5,Pantotenik asiteksikliğinde deride yaralar, saç dökülmesi,sinir sistemi bozuklukları gibi belirtiler görülebilir.
Vitamin B6,PridoksinEksikliğinde sinirlilik,uykusuzluk,yorgunluk,mide bulantısı görülür.Maya,pirinç kabuğunda ve yumurta sarında bulunur.
Vitamin B7,Biyotin.Eksikliğinde kuru ve pullaşan deri ,solgunluk, iştahsızlık,kas ağrıları kolayca kopan, kırılan saçlar, saç dökülmesi, kellik görülür.
Vitamin B9,Folik asit (Gebelikte kullanımı önemlidir.)Eksikliğinde kansızlık meydana gelir.
Vitamin B12 Siyanokobalamin.Eksikliğinde pernisiyöz anemi meydana gelir.Süt,yumurta,karaciğer ve balık yağnda bulunur.

C Vitamini:











Bilimsel Metod-Biyolojiye Giriş

BİYOLOJİ:Canlıları inceleyen bilim dalıdır.Birçok alt bilim dalına sahiptir.Bunlar:
ZOOLOJİ:Hayvanları inceleyen bilim dalıdır.
BOTANİK:Bitkileri inceleyen bilim dalıdır.
GENETİK:Canlıların genetik özelliklerini ve bu genetik özelliklerin döller boyunca nasıl aktarıldığını inceleyen bilim dalıdır.
MORFOLOJİ:Canlıların dış görünüşünü inceleyen bilim dalıdır.
EKOLOJİ:Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle yapmış oldukları ilişkileri inceleyen bilim dalıdır.
ANATOMİ:Canlının iç ve dış yapısını inceleyen bilim dalıdır.
SİTOLOJİ:Hücreleri inceleyen bilim dalıdır.
HİSTOLOJİ:Dokuları inceleyen bilim dalıdır.
BİYOKİMYA:Canlının kimyasal yapısını inceleyen bilim dalıdır.Örn:kan,hormon vs.
EVRİM:Canlıların milyonlarca yıl boyunca geçirmiş oldukları değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır.
FİZYOLOJİ:Doku ve organların görevlerini,sistemlerin çalışma şekillerini,organların birbirleriyle olan etkileşimlerini inceleyen bilim dalıdır.
MOLEKÜLER BİYOLOJİ:Canlıları moleküler düzeyde inceleyen bilim dalıdır.
VİROLOJİ:Virüsleri inceleyen bilim dalıdır.
ORNİTOLOJİ:Kuşları inceleyen bilim dalıdır.
ENTOMOLOJİ:Böcekleri inceleyen bilim dalıdır.
LİMNOLOJİ:Tatlı su canlılarını inceleyen bilim dalıdır.
İHTİYOLOJİ:Balıkları inceleyen bilim dalıdır.

BİLİMSEL METOD

Bilim adamı araştırmalarında şu sırayı takip eder:
  • Problem Tesbiti
  • Gözlem ve deney yaparak problemle ilgili verileri toplar.
Nitel Gözlem:Duyu organlarıyla yapılan gözlemlerdir."Sonbaharda yapraklar sararır."
Nicel Gözlem:Duyu organları ve ölçü aletleriyle yapılan gözlemlerdir."Su 100C'de kaynar."
  • Verilere dayanarak hipotez kurulur.
Hipotez problemin geçici çözüm yoludur.
  • Hipoteze dayalı,tahminlerde bulunulur. "Eğer.......ise.........dır." Şeklindeki kalıp cümlelerdir.
  • Kontrollü deneylerle hipotez sınanır.
Her denemede bir faktör değiştirilerek yapılan deneylerdir.Deneye etki eden faktörleri belirlediği için sonuçları kesindir.
  • Sonuç:
-Kontrollü deneyler sonucunda gözlem ve deney sonuçları hipoteze uymuyorsa hipotez terk edilir ve bundan sonra yapılacak ilk iş yeni bir hipotez kurmaktır.
-Kontrollü deneyler sonunda hipotez doğrulanırsa gerçek olarak kabul edilir.
Gerçek:Herkes tarafından kabul edilen bilgilere denir.Gerçek benzer olayların tümü için genellenebiliyorsa kanun olur.
-Kontrollü deneyler sonunda hipotez kanıtlanmaz ama yeni gerçekle desteklenirse teori durumuna geçer.Örn:"Evrim Teorisi"


BİLİM ADAMININ ÖZELLİKLERİ
  • Yeterli bilgiye sahip olmalı
  • Meraklı,sabırlı ve kuşkucu olmalı
  • Eleştiriye açık ve aynı zamanda eleştiricide olmalı
  • Ön yargıdan uzak,tarafsız ve evrensel olmalı
  • Yorumlayıcı,gözlemleyici ve seçici olmalı
  • Var olan otoriteyi reddedebilmeli

İYİ BİR HİPOTEZİN ÖZELLİKLERİ
  • Eldeki tüm verileri kapsamalı
  • Deney ve gözlemlere açık olmalı
  • Yeni tahminlere yol açabilmeli
  • Probleme çözüm önermeli
  • Açık ve anlaşılır olmalı

Canlıların Sınıflandırılması

Ampirik (=Morfolojik) Sınıflandırma
Aristonun yapmış olduğu sınıflandırma şeklidir.
1.Canlıları morfolojik benzerliklerine göre sınıflama.(kuş ve sinek)
2.Yaşadıkları çevreye göre sınıflama(havada,karada,suda)
3.Beslenme şekillerine göre sınıflama(etçil,otçul)
4.Analog organlarına göre sınıflandırma

Filogenetik (=Bilimsel ,Doğal)Sınıflandırma
1.Köken birliği
2.Genetik benzerliği
3.Akrabalık derecesi
4.Protein benzerliği
5.DNA nükleik asit benzerliği
6.Boşaltım artığı benzerliği
7.Embriyonal orjin
8.Anatomik ve fizyoloji yapı

Homolog Organ:Kökenleri aynı ,görevleri farklı veya aynı olan organlara denir. Örneğin, "Arının kanadı ile sineğin kanadı."(köken ve görevleri aynı)

Analog Organ:Kökenleri farklı ,görevleri aynı olan organlara denir. Örneğin,"Kuşun kanadı ile sineğin kanadı."(kökenleri farklı,görevleri aynı)

NOT:Filogenetik sistematikte
1.Canlıların kromozom sayısı
2.Morfolojik benzerlik
3.Analog organ
4.Yaşanılan çevre dikkate alınmaz.

Sistematik Birimler
Alem--------->Bitkiler Alemden Türe doğru gittikçe:
Şube--------->Tohumlu -Birey sayısı azalır.
Sınıf---------->Kapalı Tohumlu -Çeşitlilik azalır.
Takım-------->Çift Çenekli -Ortak özellik artar.
Familya------->Baklagil -Genetik benzerlik artar.
Cins----------->Fasulye -Akrabalık artar.
Tür----------->Ayşe Kadın Fasulye -Protein benzerliği artar.

TÜR:Sistematikteki en küçük birimdir.Birbirine benzeyen aynı kromozom sayısına sahip,birbirleriyle çiftleştiklerinde kısır olmayan verimli döl oluşturan bireylere tür denir.

Sistematikte İkili İsimlendirme Metodu:
Pinus pinea(Fıstık çamı)
Pinus slvestris(Sarı çam)
Pinus helepensis(Halep çamı)
Pinus nigra(Kara çam)
Pinus buritia(Kızıl çam)

*Türler ikili ad ile adlandırılırlar.İlk isim cins adını belirtirken ikinci isim belirleyici addır.İki isim birden türün adını oluşturur.
*Cins aynıysa familya,takım,sınıf,şube,alem aynıdır.

A-Hücre Sayısına Göre Canlılar
1.Bir Hücreliler:
-Bakteriler
-Mavi-Yeşil Algler
-Cıvık Mantarlar
-Amip
-Öglena
-Terliksi
2.Çok Hücreliler
-Bitkiler
-Hayvanlar
- Bazı Mantarlar


B-Hücre Yapısına Göre Canlılar
1.Prokaryot Hücre
-Çekirdek zarı yoktur.
-DNA ve RNA zarsız,sitoplazma içinde bulunur.
-Zarlı organelleri yoktur.
-Sadece Ribozom organeli bulundurur.
-Hepsi tek hücrelidir.
-Organize çekirdeği olmayan hücredir.

2.Ökaryot Hücre
-Çekirdek zarı vardır.
-DNA ve RNA zarla çevrilidir.
-Zarlı organelleri vardır.
-Tek hücrelide çok hücrelide olabilir.
-Organize çekirdeği olan hücredir.


Canlılar 5 ayrı alemde sınıflandırılırlar.
1.Monera Alemi
2.Protista Alemi
3.Fungiler Alemi
4.Bitkiler Alemi
5.Hayvanlar Alemi

Virüsler


Virüsler canlı ile cansız arasında geçit formu oluştururlar.Konak canlı dışında virüsler tamamen cansızdır ancak canlı bir hücre içinde iken canlılık özelliği gösterebilirler.

Özellikleri:
-Herhangi bir konak olmadan yaşayamadıkları için zorunlu parazittirler.
-Nükleik asit molekülü ve bu molekülü örten protein kılıftan meydana gelirler.
-Virüsler de,nükleik asitlerden ya DNA yada RNA bulunur.İkisi aynı anda bulunmaz.
-Antibiyotiklerden etkilenmezler.Ancak yüksek sıcaklık,radyasyondan etkilenirler.
-Enzim üretemezler ancak konak canlıda oluşturdukları enzim taşırlar.
-Konaklarına özgüldürler.Örneğin,kuduz virüsü beyin hücrelerini,hepatit virüsü karaciğer hücrelerini,grip virüsü üst solunum yolu hücrelerinde etkilidir.
-Çoğu hastalık yapıcıdır.(Patojendir)
-Virüsler hacimce büyüyemezler.
-Yeni gen kombinasyonu oluşturabilirler.
-Mutasyona uğrayabilirler.
-Virüslerin organelleri,sitoplazmaları ve çekirdek zarları yoktur.

Virüsler yaşadıkları konak canlılara göre üç grupta incelenir:
1.Bitki Virüsleri:Nükleik asitleri RNA 'dır.Örnek,TMV(Tütün Mozaik Virüsü)
2.Hayvan Virüsleri:Nükleik asitleri DNA veya RNA olabilir.Örnek,Kuduz,AIDS virüsü.
3.Bakteri Virüsleri(Bakteriyofajlar):Nükleik asitleri DNA'dır.

Virüslerin Üremesi:
Virüs bakteriye tutunur.Kuyruk kısmındaki enzim ile bakteri hücresinin zarını eritir.Virus DNA sını bakteri hücresinin içerisine bırakır.12dk'lık latent (kuluçka) bir evreden sonra virüs kendi DNA sını bakteri DNA sını kullanarak eşler.Oluşan yeni DNA larda kalıtsal varyasyon görülür(yeni gen kombinasyonu oluşmuştur.) Bakterinin ribozom organelini kullanarak virus yeni DNA'ların etrafına protein kılıflar oluşturur.Oluşan yeni virüsler bakteri hücresini patlatarak dış ortamda yeniden kristalize hale geçer.

İskelet Sistemi

İSKELET SİSTEMİ
Canlı vücuduna belli bir şekil veren ve yumuşak organları koruyan,vücuda diklik ve sertlik sağlayan destek dokular iskelet sistemini oluşturur.Bitkilerde pek doku ve sert doku, hayvanlarda ise kas ve kemik doku destek sistemini oluşturur.


Bir Hücrelilerde Destek ve Hareket Sistemi
Bir hücrelilerde organik maddee silisyum oksit,kalsiyum karbonat gibi inorganik maddelerin oluşturduğu salgı,destek yapılarını oluşturur.Bir hücrelilerde genellikle dış iskelet yapısı görülür.Bir hücrelilerde hareket kamçılar,siller,yalancı ayaklarla gerçekleştirilir.
Amip:Yalancı ayak
Öglena:Kamçı
Paramesyum:Sillerle

Taksi (Yer Değiştirme=Göçüm)Hareketleri:
Bir hücreliler aktif olarak göçüm hareketi yaparlar.Taksi hareketi uyarana bağlı olarak ya uyaran yönünde (taksi +) ya da uyarana zıt yönde (taksi -)gerçekleşir. Örneğin,Öglenanın ışığa yönelmesi (+)fototaksidir. Paramesyumun kimyasal maddeden kaçması (-)kemotaksidir.

Bitkilerde Destek ve Hareket
Selüloz çeper bitkiye şekil kazandırma ve desteklik görevi yapar.Ayrıca turgor basıncıda desteklikte etkilidir.Susuz kalan bir bitkinin,turgor basıncı düşünce, yaprakları buruşur,çiçekleri solar,ancak su verilince tekrar eski haline döner.Bitkilerde desteklik görevi yapan pek ve sert dokular bulunur.Hücre çeperi pektin ve selülozla kalınlaşarak pek dokuyu(kollekima),lignin birikerek sert dokuyu oluşturur.Yine bitkilerde iletim demetleride destekliğe yardımcı olurlar.

Bitkide Hareket:
Bitkiler bir uyarı olduğu zaman durum değiştirme hareketi yaparlar.Bu hareketlere irkilme hareketleri denir.Bitkilerde irkilme uyarılma yönüne bağlı olursa tropizma(=yönelme),uyaranın yönüne bağlı olmazsa nasti(=ırganım)hareketleri adını alır.

Tropizma Hareketleri
a-Fototropizma:Bitkinin yaprak veya gövdesinin ışığa yönelmesi (+)fototropizma,kökün ışıktan kaçması(+)fototrpizmadır.
b-Jeotropizma:Kökün yerçekimi doğrultusunda büyümesi (+)jeotropizma,gövdenin yerçekimine zıt büryümesi (-)jeotropizmadır
c-Higrotropizma:Bitki kökünün nemli topraktaki suya yönelmesi (+)higrotropizmadır.
d-Kemotropizma:Bitki kökünün gübreye yönelmesi (+) kemotropizmadır,asitten kaçması ise (-)kemotropizmadır.
e-Termotropizma:Isıya yönelim olayı termotropizmadır.
f-Traumatropizma:Yaraya yönelim olayıdır.
g-Haptotropizma:Engele yönelim hareketidir.Sarmaşıkların dokunduğu yere sarılması(+)haptotropizma,köklerin engellerden kaçması(-)haptotropizmadır.

Nasti Hareketleri
a-Termonasti:Ortam sıcaklığına bağlı ırganım hareketleridir.Lale bitkisinde hava sıcaklığının düşük olduğu günün ilk saatlerinde kapalı,öğlen saatlerinde açık olması
b-Sismonasti:Küstüm otunun sarsıntıyla yapraklarını bir yönde kapatması
c-Tigmonasti:Böcekcçil bitkilerin böcek yakalamak için yapraklarını kapatması
d-Fotonasti:Sarmaşık bitkilerinde ışık varlığında çiçeklerin açılması,ışık yokken çiçeklerin kapanması

Omurgasız Hayvanlarda Destek ve Hareket Sistemi
Süngerlerde:Silisyumoksit ve kalsiyumkarbonat kristallerinden oluşmuş iç iskelet bulunur.
Halkalı Solucanlarda:Hidrolik iskelet bulun ur.Vücut sıvısı ile kas desteklik sağlar. Yumuşakçalarda:Vücudu örten sert bir kabuk bulunur.Bu kabuğa dış iskelet denir.İskelet kalsiyumkarbonat (kalker) oluşur.Dış iskelet koruyucudur.Ancak ağırdır,hareketi zorlaştırır.Yumuşakçalarda kabuk değiştirme yoktur.Kabuk kenarlardan halkalar şeklinde eklenerek büyür.
Eklembacaklılarda:Protein,lipit,kitin ve kalsiyum karbonattan oluşmuş bir dış iskelet bulunur.Bu iskelete kaslar içten bağlanır.Bu iskelet büyümeye engel olmaz çünkü zaman zaman atılarak yeni bir iskelet salgılanır.
Derisidikenlilerde:Deri altında kalkerden oluşmuş bir iç iskelet bulunur.Vücut yüzeyindeki bu dikenler iç iskelete bağlanırlar.

Dış İskeletin Özellikleri:

  • Vücut dışında sertleşmiş kısımdır.
  • Üzerinde vücut örtüsü yoktur.
  • Kara hayvanlarında hem koruyucu hem de su kaybını önleyicidir.
  • Kaslar iskelete içten bağlanır.
  • Hareketi zorlaştırır.


İç İskeletin Özellikleri:

  • Vücut içinde sertleşmiş kısımdır.
  • Üzerinde vücut örüntüsü bulunur.
  • Hareketi kolaylaştırır.Kaslar iskelete dıştan bağlanır.
  • Büyümeye engel değildir.

İnsanda Destek ve Hareket Sistemi
İnsanda hareket,kas,kemik ve eklemlerin birlikte çalışmasıyla gerçekleşir.
1.Kemik Yapısı Ve Çeşitleri:
İnsan iskeletinde kemikler periost denilen kemik zarı ile sarılıdır.Bu zar kemiğin kalınlaşmasını,beslenmesini ve onarımını sağlar.Tüm kemik çeşitlerinde sert kemik doku ve süngerimsi kemik doku bulunur.Süngerimsi kemik dokuda kırmızı kemik iliği bulunur.Uzun kemiklerin gövde kısmında ise ilik kanalı denilen bir boşluk ve bu boşlukta da sarı kemik iliği bulunur.Sarı kemik iliğinde bol miktarda kan damarı mevcuttur ve burada akyuvar çeşitleri üretilir.
a-Uzun Kemikler:İki ucu şişkin,silindir şeklindeki kemiklerdir.Kol ve bacaklarda görülür.Bu kemiklerin şişkin bölgelerinde kırmızı,gövdedeki kanalda ise sarı ilik bulunur.
b-Kısa Kemikler:Genişliği ve eni aynı olan kemiklerdir.Kısa kemiklerde kemik kanalı bulunmaz.Omurgadaki omurlar,el ve ayak bileklerindeki kemikler örnek olarak verilebilirler.
c-Yassı Kemikler:Genişliği fazla olan kemiklerdir.Göğüs kemiği,kaburga kemikleri,leğen kemiği,kürek kemiği ve kafatası kemikleri yassı kemiklerdendir.
d-Düzensiz Şekilli Kemikler:Yüz kemikleri ve kulaktaki çekiç,örs,üzengi kemikleri örnek verilebilir. Baş İskeleti: 22 Gövde iskeleti: 65 Üyeler iskeleti: 120 Toplam: 207 kemik bulunur.

Eklem yapısı ve çeşitleri
Kemikler yan yana ve uç uca geldiklerinde görevlerine ve hareket durmlarına göre aralarında bağlantı yaparlar.
Oynamaz Eklemler:Kafatası gibi iskeletin hareket etmeyen kısımlarındaki kemiklerde görülürler.Kemikler çok sıkı şekilde girinti ve çıkıntılarla birbirlerine bağlanırlar. Bu eklem yapısında eklem sıvısı yoktur.Örn:Kafatası kemikleri


Yarı Oynar Eklemler:Hareketleri sınırlı olan eklemlerdir.Örn:omurlar (omurlar ayrıca ligamentlerle birbirlerine bağlanırlar.),çene kemiği.

Oynar Eklemler:Hareketli eklemlerdir.Bu eklemlerde iki kemik arasında sinoviyal boşluk ve boşlukta da sinoviyal sıvı olduğundan kemikler serbestçe hareket ederler.Sinoviyal boşluk içinde sinoviyal zar vardır.Bu zar kan ve lenf damarlarından sinoviyal sıvıyı süzmeye yarar.Eklemin üzerinde,eklemi koruyan eklem kapsülü bulunur.

Kemiğin Oluşumu:
Kemiklerin oluşumunda kalsiyum,fosfat oranları (tiroit-paratiroit hormonları),beslenme ile alınan mineraller,deriden salgılanan hormonlar (Dvitamini oluşumu) ve genetik faftörler kemiğin oluşumunda etkilidir.
Parathormon
Paratiroid Bezi-------------------> Kan'da kalsiyum az ise ,
Kalsitonin
Tiroid Bezi -----------------------> Kanda kalsiyum fazla ise,
Parathormon,kanda kalsiyum azalınca kemikten kana kalsiyum geçişini hızlandırır. Kalsitonin,Kanda kalsiyum artınca kandan kemiğe kalsiyum geçişini sağlar.


KAS SİSTEMİ:
Kasların Özellikleri
Kas hücreleri birleşerek kas liflerini,kas lifleride birleşerek kas dokuyu oluşturur.
Kaslar kasılma ve gevşeme özelliğine sahip olup iskeleti hareket ettirir ve vücudun yaklaşık yarısını oluştururlar.
Kaslar kimyasal enerjiyi hareket enerjisine çevirerek organları çalıştırır, ve vücudu hareket ettirirler.
Kaslar bulundukları yere göre ve yapacakları işe göre yassı,iğ ve halkasal olmak üzere üç çeşittir. Ağızda,bağırsaklarda halkasal. Kol ve bacak kemikleri çevresinde iğ (mekik) şekilli. Göğüste yassı şekilli kaslar bulunur. Kaslar üç çeşittir:

Düz Kaslar
  • Otonom sinir sistemine bağlıdır.
  • Hareketleri yavaş,uzun süreli ve ritmiktir.
  • İstemsizdirler.
  • Mekik şeklinde,ince ve uzun yapılıdırlar.
  • Tek çekirdekli,beyaz renklidirler.
  • Genelde iç organlarda bulunurlar.

Çizgili Kaslar
  • Merkezi sinir sistemine bağlıdır.
  • Hareketleri hızlı ve kısa sürelidir.
  • İstemli çalışırlar.
  • Silindirik yapılıdırlar.
  • Çok çekirdekli ve kımızı renklidirler.
  • Genelde iskelet kaslarında bulunurlar.

Kalp Kası
  • Otonom sinir sistemine bağlıdır.
  • Yavaş,uzun süreli ve ritmik çalışır.
  • İstemsiz hareket ederler.